Anaya Babaya İyi Davranmak

YYaşar Kandemir hocamızın 2008 Mayıs ayında Altınoluk Dergisi’nde yayınlanan makalesi. (Sayı: 267 Sayfa: 028)

Allah Teâlâ ana babaya iyi davranmayı emretti. Buna göre:

Herkes anne ve babasına iyi davranacak, iyilik edecekti.

Onlardan biri veya her ikisi çocuklarının yanında yaşlanırsa,

çocukları onlara ‘öf’ bile demeyecek,

onları azarlamayacak,

onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyleyecek,

kendilerine şefkatle kucak açacak ve şöyle dua edeceklerdi:

“Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl özenle büyüttülerse, sen de şimdi onlara merhamet et!”

Allah Teâlâ, bir zamanlar İsrailoğullarından da anne ve babalarına iyilik edeceklerine dair söz aldığını bildirdi.

Peygamber Efendimiz, bu âyetlerin ışığında, anne ve babaya itaat ve iyilik etme konusunda önemli uyarılarda bulundu:

Cenâb-ı Hakk’ı çok memnun eden şeylerden biri, insanın anne ve babasına iyilik ve itaat etmesidir.

Bir evlat babasının hakkını ödeyemez. Bunun bir tek istisnâsı vardır: Babasını köle olarak bulması, onu satın alıpazad etmesi.

Ana hakkı

Allah Teâlâ’nın da belirttiği gibi;

anneler, evlatlarını büyük sıkıntılar çekerek karınlarında taşır ve bin bir zorluklarla dünyaya getirirler. Çocuğu büyütüp yetiştirmek onu karnında taşımaktan daha az zahmetli olmadığına göre anaların hakkını ödemek mümkün değildir.

Bir adam Resûl-i Ekrem’e gelerek sordu:

“Kendisine en iyi davranmam ve en çok hizmet etmem gereken kim?”

“Annen!”

“Ondan sonra kim?”

“Annen!”

“Ya daha sonra?”

“Yine annen!”

“Annemden sonra kim?”

“Baban!”

Böylece Peygamber Efendimiz, anne hakkının hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar üstün olduğunu anlattı.

Anne Müslüman olmasa bile ona saygı göstermek, iyilik etmek evlâdın görevidir.

Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ’nın annesi İslâmiyet’i henüz kabul etmemişti.

Kadıncağız bir gün kızını ziyarete gitti. O zaman Esmâ ne yapacağını bilemedi. Annesi putperestti. Acaba onu eve almak doğru olur muydu?

Resûl-i Ekrem’in huzuruna çıktı:

“Annem, beni özleyip gelmiş. Ona ikramda bulunabilir miyim? diye sordu. Allah’ın elçisi:

“Evet, annene iyi davran!” buyurdu.

Ashâb-ı kirâmdan Hârise bin Nu’man annesine pek iyi davranırdı. Bir gün Resûl-i Ekrem bir rüya gördü. Cennetteydi ve Hârise orada Kur’an okuyordu.

Ashâbına rüyasını anlattıktan sonra “İyilik işte böyle olur” diyerek Hârise’nin annesine iyi davrandığı için cenneti kazandığını söyledi.

Ana yarısı

Adamın biri Resûl-i Ekrem’e:

“Ey Allah’ın elçisi!” dedi. “Büyük bir günah işledim. Tövbe etsem kabul olur mu?”

Allah’ın elçisi ona sordu:

“Annen baban var mı?”

“Hayır, yok.”

“Teyzen var mı?”

“Var.”

“Öyleyse ona iyi davran!”

Böylece Resûl-i Ekrem, bir kimsenin anası babası yoksa, “ana yarısı” olan teyzesine iyilik ederek günahından kurtulabileceğini söyledi.

Yüzlerini güldürmeli

Anne ve baba bir evlat için cennet garantisi, cennete en ortadaki kapıdan girmenin vesilesidir.

Anne ve babasına veya onlardan birine, yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse için Peygamber Efendimiz, “Perişan olsun” diye üç defa beddua etti ve hayatlarının son döneminde annesinin ve babasının yüzünü güldürmeyen evlatların ne büyük bir kayıp içinde olduğunu anlattı.

Bir sahâbî Peygamber Efendimiz’in huzuruna geldi ve cihad etmek için izin istedi. Resûl-i Ekrem ona sordu:

“Anan, baban sağ mı?”

“Evet, her ikisi de sağ.”

“Öyleyse git, onlara hizmet etmeye çalış!”

Böylece Efendimiz, anne babaya hizmet etmenin nâfile cihaddan daha üstün olduğunu gösterdi.

Bir başkası, Resûl-i Ekrem ile cihad etmek veya ona hicret etmek için anasını babasını gözü yaşlı bırakıp geldiğini söyledi. Allah’ın elçisi ona şöyle buyurdu:

“Ananı babanı nasıl ağlattınsa, hemen yanlarına dön ve yüzlerini güldür.”

Bütün bu hadisler şunu gösteriyor:

Demek ki, anne ve babasını hoşnut eden kimse Allah Teâlâ’nın rızasını kazanır. Anne ve babasını öfkelendiren ise Cenâb-ı Hak’ın gazabını üstüne çeker.

Ana babaya karşı gelmemeli

Ana babaya karşı gelmek çok büyük günahtır.

Peygamber Efendimiz en büyük günahları sayarken, ilk olarak Allah’a isyan etmeyi, ardından da ana babaya karşı gelmeyi zikretti.

Evet, büyük günahların en büyüğü, Allah’tan başkasına tanrı diye tapmak ve ana babaya saygısızlık yapmaktır.

Birgün Peygamber Efendimiz, bir kimsenin kendi ana babasına sövüp lânet etmesinin büyük günahlardan olduğunu belirtmişti.

Sahâbîler buna hayret ettiler.

“Bir kimse kendi ana babasına nasıl sövebilir?“ dediler.

Efendimiz şu cevabı verdi:

“Tutar birinin babasına söver, o da onun babasına söver. Birinin anasına söver, o da onun anasına söver.” Böylece kendi ana babasına sövmüş olur.

Lânet sözünü pek az kullanan Peygamberimiz:

“Ana babasına lânet edene Allah lânet etsin” diye beddua etti.

Resûl-i Ekrem Efendimiz bize şunu öğretti:

Allah Teâlâ, ana babaya itaatsizlik etmeyi kesinlikle yasaklamıştır.

İşte bu sebeple anaya babaya karşı gelen kimse cennete giremeyecektir.

Ana babanın vefatından sonra

Evlâdın ana babaya karşı görevi, onların ölümüyle bitmez. Onların hayata veda etmesinden sonra yapacağı görevleri vardır.

Bunu bir sahâbî Resûl-i Ekrem’e:

“Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı?” diye sordu.

Peygamber Efendimiz ona şu cevabı verdi:

“Evet, onlara dua eder günahlarının bağışlanmasını dilersin;

vasiyetlerini yerine getirirsin;

akrabasını koruyup gözetirsin;

dostlarına ikramda bulunursun.”

Baba dostuna, hatta baba dostunun ailesine de iyilik etmeli, onları koruyup gözetmelidir. Peygamber Efendimiz bunu iyiliklerin en değerlisi diye nitelemiştir.

Ana babaya nasıl dua etmeli?

Kur’ân-ı Kerîm bir çocuğun ana babasına şöyle dua edeceğini öğretti:

“Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl özenle büyüttülerse, sen de şimdi onları esirge!”

“Rabbimiz! Hesapların görüleceği gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla!”

Ana babanın vefatından sonra onlar için sadaka vermelidir; onlar adına yapılan hayırların sevabı ruhlarına ulaşacaktır.